14 Kasım 2013 Perşembe

Biraz da fıkra... :)



            Bir kayın validenin üç damadı varmış. Birgün bunlar tatile denize gitmişler. Kayınvalide "bakayım damatlarım beni ne kadar seviyor" deyip atlamış denize ve boğulma taklidi yapmaya başlamış.

"Büyük damadım boğuluyorum ne olur kurtar beni" demiş. Büyük damatta hemen kurtarmış.

Ertesi sabah büyük damadın kapısında bi reno... laguna üzerinde de bir not "sevgili damadım hayatımı kurtardın kayınvaliden". 

Ertesi Gün ortanca damadı denemiş aynı şekilde oda hayatını kurtarmış onunda kapısında bi reno safrane ve üzerinde bi not: "sevgili damadım hayatımı kurtardın kayınvaliden". 

Sıra küçük damadı denemeye gelmiş. Ertesi gün yine denize girmiş. "Damadım boğuluyorum ne olur kurtar beni" demiş. Küçük damat "hadi lan boğulursan boğul demiş. kadında oracıkta boğulup ölmüş. Ertesi gün küçük damadın kapısının önünde bi ferrari üzerinde de bi not "Sevgili damadım hayatımı kurtardın kayınpederin

Okuma Hızınızı Engelleyen,Anlamayı Azaltan Nedenler !!!



Sesli Okuma:
 İlkokul çağlarında daha iyi anlamamıza yardımcı olacağını zannederek geliştirdiğimiz ve okuma hızını önemli derecede yavaşlatan bir unsurdur. Ortalama konuşma hızı 200 kelime kadardır. Sesli okuduğumuz zaman kendimizi bu limite sınırlandırmış olur ve bu hızın üstüne çıkamayız. Oysa okuduğumuzu anlamak için kelimeleri dil ve kulak yollarından geçirerek beyine göndermemize gerek yoktur. Göz çektiği fotoğrafları dilimizden yüzlerce defa süratli olarak beyine göndermekte ve beyin almaktadır. Sesli okuduğumuz zaman 200 kelime 1 dakikayla sınırlandığı için okuma hızımız çok daha hızlı olan beyin kapasitemize yetişememekte, arta kalan beyin kapasetimiz, boşluğu başka düşüncelerle doldurmaya çalıştığından konsantrasyonumuz ve okuma etkinliğimiz azalmaktadır. 
İçinden sesli okumakda bir okuma türüdür. Her ne kadar bunda dudaklarımız kelimeleri tek tek telaffuz etmiyor ise de , ses tellerimiz kımıldıyor ve okuma hızımız 500 kelime 1 dakikayla sınırlıyoruz. Bunu önlemek için uzmanlar okurken çiklet çiğnemeyi öneriyorlar.(Gözle görme alışkanlığı edinene kadar) Okurken çiklet çiğneme temponuz hiç değişmezse bu yanlış alışkanlığı yenebilir ve gözle okumaya başlayabilirsiniz.
 


Her kelimeyi okumak da okumayı yavaşlatan nedenlerden biridir. Başka dillerde de, Türkçe´de de cümle yapılarında anlam bir kaç kelimede toplanmıştır. Diğer kelimeler onları düzenli bir cümle halinde birleştirmek için kullanılmıştır. Ve, gibi, ile için v.s. gibi sıksık tekrarlanan ve okuduğumuzu anlamamamıza büyük katkısı olmayan bu kelimeleri her seferinde okumak, bize büyük zaman kaybettirir. Başlangıçta hangi kelimelerin gereksiz olduğunu doğru tespit ederek, okumadan atlamakta büyük güçlük çekecek, ama zamanla bu konuda da yetenek geliştirerek 300 kelimelik bir yazının 100 kelimesini okuyarak anlayabilirsiniz.
 


Hızlı okursak anlayamayacağımızı zannetmek, okumamızı en fazla yavaşlatan en önemli psikolojik etken ve yaygın olan yanlış bir kanıdır. Kağnı arabaları satte 3-5 kilometreden hızlı gidemezdi. Otomobil bu hızı 100- 200 kilometreye çıkardı. Eskiden insanlar bu hızlara ulaşılabileceğini düşünmezlerdi. Biz de bu gün, yarın kabulleneceğimiz gelişmelere inanmıyor ve direnç gösteriyoruz. Dakikada 6000 kelime okuyarak 13 yaşında üniversiteye giren Mariel Aragon, dakikada 2500 kelime okuyarak A.B. D.´yi yöneten John Kennedy, hızlı okuyarak da daha iyi anlanabileceğinin kanıtlarıdır.
 


Öyleyse bu şartlanmayı bir kenara bırakarak okuma hızınızı arttırın. Anlama hızınız başlangıçta düşecek, ama hızınız arttıkça eski derecenizi yakalayıp geçecek, daha iyi anlayacaksınız.
 






Geri dönmek;
Bize en fazla zaman kaybettiren alışkanlık. Konsantrasyon eksikliğinden olur. Geri dönme imkanımız olduğu sürece de konsantrasyonumuz azalır. Öncelikle kendinize geri dönmeyi yasaklamalısınız. Geri dönme şansınızın olmaması konsantrasyonunuzu arttırır. Başlangıçta bazı paragrafları anlayamadığınızı hissedeceksiniz. Endişelenmeyin ve geri dönmeyin. Kendinize "Bugüne kadar geri dönerek okuduğum her paragrafı anladım mı? Şimdi hatırlıyor muyum?" diye sorun . Umarız cevabınız endişelerinizi yatıştırır. 


Göz eğitimsizliği
Gözün satırlar üzerinde düzenli hareket edememesidir. Okuma eğitimini yetirence alamayan bir göz, satırlar üzerinde gezinir, durur. Sıçramalar ve duraklamalar düzenli olmaz. Kişi sık sık geri dönüşler yapar. Bu nedenle de satırdaki düşünceleri birbirlerine bağlayarak bütünleştirip anlamlandırmada zorlanır. Bunun için gözü, sürat ve çabukluk kazandırıcı bazı yardımcılarla eğitmek gerekir. Örneğin bir vasıtada giderken ilanları okuyarak ve varsa videoda 2-3 kat hızlandırılmış alt yazılı filimleri seyrederek küçük göz egzersizleri yapabilirsiniz. Başlangıçta yoğun kontrasyon nedeni ile başınız ağrıyacak , ama bir süre sonra alışacaksınız. Alt yazılı bir filmi normal hızında seyrettiğinizde size çok yavaş gelecek ve canınız sıkılacaktır. 


Pasif okumak;
Okuyacağınız yazıya zihninizi yönlendirmeden, anafikri, yazarın düşünce ve olaylara bakış biçimini, üslubunu anlamadan yapılan okumadır. Yazıyı ne amaçla okuduğunuzu bilmeden yapılan okumalar, okuma hızını düşürür. Dikkat yoğunlaşması olmadığı için de anlama olayı oluşmaz. O nedenle önce okunacak konuyu niçin okuyacağınızı belirlemeniz gerekir. Sonra bir ön okuma yaparak sorular belirlemek, soruları yanıtlamak için tekrar dikkatinizi yoğunlaştırarak yeniden okumak, etkili okumayı sağlar. 

Bilgi ve kültür düzeyi eksikliği; 
Okuma hızınızı yavaşlatan en önemil nedenlerden biridir. Yeni edinilmek istenen bilgilerin iyi kavranabilmesi, daha önce o konu ile ilgili kavramların kazanılmış olmasına bağlıdır. Hiç temel bilgimizin olmadığı bir konuyu anlamak çok zordur. Temel olmadan inşaat yapılmaz. Yani bilgi ve kültür eksikliği, okunacak konunun anlaşılmasını zorlaştırdığı için,okuma hızı da düşer. Bunun için parçada geçen, anlamını bilmediğiniz kelimelerin anlamını öğrendikten sonra dikkatle okumanız anlamanızı kolaylaştırır. 

Okumanın ne anlama geldiğini iyi bilin;
 Okumak yalnızca sözcük kümeleri görmek değildir. Okumak yazarla aktif bir söyleşi şeklinde sürdürülen zihinsel bir süreçtir. Bu anlamda okuyabilmek için görmenin ötesinde zihinsel beceriler gereklidir. Bu zihinsel beceriler de öğrenme yolu ile gerçekleştirilebilir. 

Örneğin bir metne bir bakışta en fazla iki- üç sözcük algılayabilen bir okuyucu belirli bir eğitim programı sonucunda bir bakışta cümlenin ya da paragrafın tümünü algılayabilir hale gelir. Yine öğrenme sonucunda, sürekli olarak her okuma çabasında yazarla aktif bir söyeşi içinde yazarın görüşlerini açığa çıkarmayı öğrenerek etkin bir okuyucu olabilir.
 

Okumanın gerçek amacı, anlamı çabuk ve doğru kavramaktır. Bu okumanın geliştirilmesi için, etkili okumanın temeli olan hız, kavrama ve bellek arasında bağ kurulmasını gerektirir. Okumada kavrama ile hız arasında yakın bir ilişkinin varlığı kabul edilmekte, kavramaya ilişkin becerilerin arttırılması hızlı okuma ile olası görülmektedir.
 

Neden Facebook ?



Facebook‘tan nefret etme sebepleri listesi hazırladım. Buyurunuz:

1- Herkesin, sanal dünyanın sanallığını kavrayamayıp “klevye şövalyeliği” yaparak Facebook‘tan vatanı kurtarması, dini kurtarması, dünyaya ders vermesi (?). Bu bağlamda binlerce kişiyi bir araya toplama iddiasıyla yanıp tutuşması. Vatan millet vidyoları, yazıları paylaşması. Dumlupınar da, Conk Bayırı da, Büyük Taarruz da böyle kazanıldı ya hani.

2- İlişki Durumu diye bir şey olması ve insanların yüzlerce kişiye buradan bas bas “… ile ilişkim var bak heee” diye seslenmesi. Bana göre ve normal insanlara göre bir ilişki özeldir, adı üzerinde ilişkidir ve iki kişiliktir. Buna yüzlerce kişiyi dahil etmek pek akıl karı değildir. Bunu yapan sevgililerin ikisini de anlamam, anlayamam. “… kişiyle ilişkisi var. Biz onla sevişiyoruz” :)

3- “Profilimi kim gezmiş“, “Kim benim resmimme bakmış“, “Kim bana iş atmış” gibilerinden saçma sapan oluşumlar ve bu oluşumları dolduran binlerce hatta milyonlarca insanlar. Yaf, bir ünlünün fan sayfasını anlarım, bir derneğin grubunu anlarım. Allah aşkına, “Yolda yüyürken bastığı yapraklardan çıkan çıtırdıyı duymayı sevenler” gurubu kime, ne fayda getirir ve bu guruba üye olmanla sen bize ne anlatmak istemektesindir?

4- Yolda görsem bana selam vermeyecek adamın, gelip Facebook‘ta beni “Arkadaşı” olarak eklemesi. Aynı şey, tee ilkokulda sınıf arkadaşım olan ama toplamda iki cümleyi geçmeyecek bir muhabbetimin bile olmadığı insan için de geçerlidir. Manyak mısınız siz?

5- İnsanların Facebook‘tan iletişime geçmesi. Birbirleriyle Facebook‘tan konuşması. Abartısız söylüyorum, düğün davetiyesini Facebook‘tan yapanı gördüm. Çüş lan!!

6- Herkesin kendini ifade etme çabasıyla devrelerini yakacak konuma gelmesi ve bu bağlamda saçma sapan vidyolar, resimler paylaşması, bunlarla aynı oranda saçma sapan yorumlar yapması.

7- “Facebook solcuları“. Che Guevara‘nın sadece ismini ve meşhur resmini bilen, Türk solunun sadece Deniz Gezmiş‘ten ibaret olduğunu sanan garip insancıklar

8- Ölen bir kişinin duvarına, “Seni çok özledik, başımız sağolsun, mekanın cennet olsun kardeşim...” gibilerinden şeyler yazanlar. Hatta bunu abartıp aynı kişinin duvarunda ölümle ilgili videolar paylaşanlar, şiirler yazanlar, üstelik bunları bir de beğenenler. Gözümle görmesem inanmazdım ama maalesef böyle insanımsılar da var.

9- “Facebook yokken ne yapıyorduk ya biz” diyen arkadaşlarım.

10- Facebook‘un en nihayetinde bir Amerikan sermayesi olması ve kapitalizmin insanları kölesi haline getirmesi. Bunu herkesin bilmesine rağmen yine Facebook üzerinden yapmacık bi şekilde Amerikaya lanet okunması, İsrail’e savaş açılması falan filan…

.

Daha da yazardım. Ama bu kadar yeterli. Bu 10 madde bile bu siteden iğrenmeme sebep vermekte. Bu sebeple bana sürekli “Yaf nerelerdesin hiç görünmüyorsun ortalıkta” diyen arkadaşlarım, beni sadece Facebook‘ta arayan ve Facebook‘ta akıllarına gelen, orada göremeyince de “yaf nerde bu çocuk” diyen arkadaşlarım. Girmiyorum, giremiyorum o yapay dünyaya.